28 Şubat 2012 Salı

yitik suretler


puslu bir kabus gibidir bedenini bir taşa gömmeyi dilediğin zamanlar. her şey üstüne üstüne gelir. daha bir zordur aynaya bakmak. gözlerini sıkı sıkıya yumar, akışkan sözcüklerin zihnin ötesine geçip sönmesini umarsın. uçuşan saniyelere nefret duyarsın bir yandan. bir anda yüzsüz siluetler ıstırap vermeye başlar gözlerine. suretler ayrı bir azap. yana yakıla geçmişe bakarsın. anlık yitiklik vardır orada.

özlem değil, pişmanlıktır geleceği sekteye uğratan. incelen ruhlardır. kuklalaşan fikirlerdir. eciş bücüş hayallerdir. bütün bu duygular hızlıca tüketilirken, anlamsızlaşırken her an, hissetmek gereği kalmaz yüreğinde. aklında tasavvur ettiğin yarınlara ihanet edersin. umudu arka bahçede terk etmek gibidir yaşanılanlar.

birkaç yıllık anı dökümü silinmeye yüz tutar böylece.

imgeleme katil sıfatı yapıştırırsın kendi ellerinle.

7 Şubat 2012 Salı

anı düşün şimdi, sonra uyursun


bakışlarım göğü tırmalayan güneşte takılı kaldı durdu. güneş tırmandı usulca göğe. örtüyü kaldırdı. irkilerek uyandı gök. ışık kustu her yana. gün peydah oldu odamda.

göğü yaratan ne? onu mavi kılan, sonra devetüyü kızıllığa bürüyen ne? her sabah neden badelenir doğa yine yine?

yüzsüzlüğümü aynadan kaçan bakışlarımda buldum. su tanelerinin düştüğü yalakta dünümü unuttum. yüzümde debelenen damlaları nefretimle kirlettim. yere düşen nefretim cam kırıkları saçtı o çinî berraklığa. ayaklarımın altını kana buladım her bir adımda.

gün geldi, ruhumu bakirleştiren sevişmeler bir bir kapıyı çaldı. gözümde tuz ruhu bir gözyaşı kavgası. acı göl, göllenen acı. gidip geldim. burnumun direklerini sızlatan kedere bir de böyle ihanet ettim. tenimin ilacıdır kem hisler. dar ağacını umudu debdebeleyen maviliğin derinine kurdum. yüreğimdeki duruluk karaya düşeli çok oldu bu eski yerde.

dünden gece, yarından gündüz bıraktım bugüne. tek tek dizdim hayallerimi paslı zincirlere. dilde aynî bir his bırakır ya hani değdirince yüksek voltlu pilleri, öylece geçti şu yaşa gelinceye dek. arkamda, nanik yapan bir panayır hali.

sadece anın bilgisidir aslolan. dün ne oldu, yarın ne olacak bilmezken, düşündüğüm tek şey bu belki de. ne varım ne de yoğum bu çapsız düzen içinde. şimdi sığda kanat çırpan bir balık düşle. o balık benim işte. ne yarınım var, ne dünüm. an, üç saniye.

not: tablo, edward hopper'a aittir.