Yüreğim bitpazarı şu sıra.
Benim uyduğum çemberin çapı büyük geliyor bana artık.
Çevresinde koşup duruyorum bir ilahi boşluğun.
Kapıda güpgüz bir ilkbahar beni bekliyor. Benim doğamın
yeşerdiği mevsimi sarılık işgal ediyor. Tomurcuklar arasında hepatit C salgını
başlıyor.
Her gündoğumunda adımlarım vapurdumanında sürüklüyor beni.
Kalabalığın martı hırçını sesi beni duvardan duvara çalıyor.
Sesim alçalıyor. Kaygılarım sirrüs bulutlarına değin
erişiyor ertesinde.
Bir ayrılık ağına takılıyor aklımdaki hayaller, umutlar,
rüyalar. Kapı deliğinden salona varan bir düdenden ibaret kalıyor çıkar yol.
Başka bir akıntı yürürlüğe giriyor. Yeniden yeniliyor kent. Pencere pervazından
sokağa taşan madeni paraya yeniliyor, toparlanıyor, ayaklanıyor, ama yine yeniliyor.
Ormanı sevmek akasyadan ötürü hep zor geliyor. Baltayla
kesmeye kalkarken kıymık batıyor elime ağaçların sürgün verdiği bu ormanda.
İlkin kendime soruyorum, biraz sonra kendime sorduğum soruyu kendim
yanıtlıyorum, en nihayetinde inlerken buluyorum kendimi zihnimdeki boşlukların bir adım ötesinde.
Aynaya bakınca çürümüş bir tümce sarkıyor içime:
Eksik cennette ölüm var, ormanda ölüm yokmuş.
Kazuya Akimoto, The Total Defeat